KARDEŞ SAYFAMIZ:
www.saphane.biz TIKLA
ŞAPHANELİLER ASİT YÜRÜYÜŞÜNDE NELER DEDİLER:
TIKLAYIN VE SEYREDİN
( ÇIKAN RESMİN ÜZERİNDEKİ OKU DA TIKLA )
( Şaphane Halk Kahramanı kitabı tamamlanmak üzeriredir. Bu konuda sizlerin bilgi ve görüşlerinizi bekliyoruz. İşte kaitabın ön çalışmalarından bir yaprak. )
ŞAPHANE HALK KAHRAMANI
MUSTAFA İSLAMOĞLU
Mevsim sonbahar, yapraklar sararmış,üzümler kızarmış. Mahsuller yetişmiş ambarlara doldurulmuş.
Yıl 1827 Devlet-i Osmaniye-yi Aliye’nin Sultanı II.Mahmut’Han’dır.
Şaphane Gaipler Köyü odasına soluk soluğa koşarak gelen köyün genci Ethem;
Mehmet Ağa’ya dönerek bağırmaya başlar.
_ Mehmet Ağa bir oğlun oldu der.
Mehmet Ağa bir oğlan beklemektedir ve çok sevinir.Hemen elini cebine atar ve koca bir altın mecidiyeyi Ethem’in cebine koyuverir.
Köy odasındakiler Mehmet Ağa’yı tek tek tebrik ederler ve köy odasındakiler koyu bir sohbete dalarlar.
Nihayet Mehmet Ağa hem çok sevinçli hemde ürkek bir düşünceyle evinin yolunu tutar.Evine doğru yaklaşınca mahallenin hanımları,çocukları oğlun oldu müjdemizi isteriz derler...
Mehmet Ağa onlara da birer mecidiye vererek müjdelerini ödüllendirir.
Köyün Ebesi Fadime Ana Ağanın geldiğini duyunca doğumunu yaptırdığı tosun gibi bir oğlanla Ağa’yı kapıda karşılar:
_Mehmet Ağa!
_Al sana tosun gibi bir oğlan Allah analı babalı büyütsün,millete faydalı bir evlat olsun der.
Mehmet Ağa bebeği kucağına alır şöyle bir yüzüne bakar dalarak...Fadime Ana Mehmet Ağa’nın kucağında bebek yukarı çıkarlar.
Mehmet Ağa hanımına; geçmiş olsun hanım Allah’a şükür tosun gibi bir evladımız oldu der.
Gaipler Köyü İmamı, Rasim Efendi’ye haber çoktan ulaşmış ve Mehmet Ağa Mehmet Ağa diye, kapıda çoktan belirmişti bile...
Mehmet Ağa, buyur hocam hoşgeldin sefalar getirdin der.
Mehmet Ağa oğlunuz hayırlı uğurlu olsun diyerek duasına başlar.
Bu arada bebek yavaş yavaş uyumaya dalmıştır ve içinden şöyle bir(bismillah)çekerek bebeği çok kibar bir şekilde kucaklar ve içten Ezan-i Muhammediye yi avaz avaz okumaya başlar.
O sırada komşularda ellerindeki işlerini bırakarak Ezan-i muhammediyeyi dinlemeye başlarlar.
Hoca Mehmet Ağa’ya ,dönerek bu tosunun adı ne olcak diye sorar.
Mehmet Ağa çoktan bu soruya hazırdır.
_Hocam
_Muhammet Mustafa’nın Mustafa’sı olacak hocam Mustafa’sı
Hoca tekrar duaya başlar.
Adın Mustafa, adın Mustafa, adın Mustafa
Kahraman olsun, millete hayırlı uğurlu olsun diye dualarını ede ede bitiremez.
Nasıl olsa Mehmet Ağa kesenin ağzını oğlu için sonuna kadar açmıştı.Hoca da o kadar memmun kalmıştı ki,Allah senden razı olsun Mehmet Ağa diyerek evden ayrılır.
Her ne hikmetse köy bu Mustafa’nın doğumundan çok memmundur.
O zaman adet üzeri 57 köyü ve kasabası olan Şaphane’nin diğer ağaları da Mehmet Ağa’yı ziyarete gelirler.
Artık Mustafa annenin elindedir ve onun ninnileriyle büyümeye başlar.
Kundağına sardım taşı
Gözümden akıttım yaşı
Evliyalar yoldaşı
Uyu yavrum uyu
Büyü yavrum büyü
Ninni desem ne hal olur
Açılır gül bahar olur
Camilerde ezan olur
Uyu yavrum ninni
Büyü yavrum ninni
Ninnilerim senin olsun
Uykular gözüne dolsun
Kişiler sözüne uysun
Uyu yavrum ninni
Büyü yavrum ninni
Karanfil oylum oylum
Uyur mu benim oğlum
Eğer oğlum uyursa
Şen olur benim gönlüm
Uyu oğlum ninni
Büyü oğlum ninni
Yavrum gözüm tavanda
Çift öküzler samanda
Yavrum baban yabanda
Uyu oğlum ninni
Büyü yavrum ninni
Mustafa gürbüz boylu boslu sütün gibi bir çocuk olmaya başlar.
Köy meydanında toplanan çocukların çelik çomak,topaç gibi oynadıkları oyunlarını dikkatle seyretmeye başlar. ( Devam edecek )
ŞAPHANE, BAYRAK, VATAN, MİLLET İÇİN SOKAKLARA DÖKÜLDÜ. AŞAĞIDAKİ YAZIYI TIKLA VE ÖNCE YÜKLMESİNİ BEKLE. SONRA BAŞTAN ALARAK CANLI
SEYEREThttp://www.videowebtown.com/kiraz/9917/29748
HAFTANIN YORUMU " ANLAYANA "
Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır
"Girmedikçe tefrika bir millete, DUŞMAN GİREMEZ, toplu vurdukça yürekler, onu top SİNDEREMEZ " Mehmet Akif Ersoy Veteriner.




ŞAPHNANE, SAYIN MHP GENEL BAŞAKANI DEVLET BAHÇELİ'Yİ MAHŞERİ BİR KALABALIKLA KARŞILADI.
BASILMAMIŞ KİTAPLAR TOPLATILIYOR
Sayın Bahçeli diğer aksayan meselerin yanısıra, bilhassa daha hazızırlık halindeki İmamın Ordusu’ adlı kitabın toplatılmasını şiddetle kınadı ve eleştirdi. Ahmet Şık’ın bu hazırlık çalışmaları 3 Mart günü sabahı evinden toplandı.. Ahmet Şık, kitap hazırlık çalışmaları sürerken evine baskın yapılmış, tutuklanmıştı.
ŞAPHANE ASİT FELAKETİ HER TARAFA TAŞINIYOR
Şaphane TEMA TEMSİLCİĞİ tarafından bir repor yayınlandı. Şaphane
TEMA TEMSİLİĞİNİN ilmi ve hukuki bir şekilde, yine Şaphaneli bir hukukçumuza, uzmanlara incelettiği Şaphane asit felaketi, YASA DIŞI OLDUUĞUA DAİR raporu, nerdeyse Mısır’daki sağır Sultandan, iletilmeyen makam, sivil kuruluş, belli başlı tüm üniversitelere kadar duymayan kalmadı. Şaphane TEMA temsilciği olmak üzere, halkın bazı kesiminden, Sayın Cumhurbaşkanlığı’ndan, belli başlı tüm üniversitelere, Sivil kuruluşlara, tüm ilgili makamlara birer dilekçe olarak iletilmektedir.
Ayrıca asit felaketi MHP Kütahya Milletvekili Prof.Dr. Alim Işık tarafından soru önergesi olarak TBMM gelmiştir.
İŞTE O RAPOR




İSLAMOĞLU ÇOK HAK ETTİĞİ HALDE, HALA HEYKELİ DİKİLEMEMİŞTİR. BU ŞAPHANE'NİN TARİHİ BİR AYIBIDIR! ŞAPHANE, SİNEMADA, MÜZİKTE,EDEBİYATTA YERİNİ ALMIŞ, " İSLAMOĞLU " ADI ALTINDA DEFALARCA FİLMİ ÇEVRİLMİŞ VE DÜNYA KLASİKLERİ ARASIA GİRMİŞ BU MAHALLİ KAHRAMANI MALESEF ANLAYAMAMIŞ, BÜYÜK BİR TANITMA FIRSATINI KAÇIRMIŞTIR. DİĞER ŞEHİRLER, KASABALAR, KÖYLER MAHALLİ KHRAMANLARINA EHEMMİYET VERMİŞLER, HEYKELLERİNİ DİKMİŞLER, PARKLARA, OKULLARA, HASTAHANELERİNE ONUN İSİMLERİNİ VERMİŞLERDİR. BÖYLECE ŞEHİRLERİNİ DAHA İYİ TANITABİLMİŞLERDİR. ŞAPHANE'DE İSE ADINI VERMEK ŞURADA DURSUN, İSLAMOĞLU KORKUSU ALIP GÖTÜRMÜŞTÜR. BEN DE BU HAKSIZLIĞI, " ŞAPHANE AYIBINI " DİĞER ŞEHRİLERLE KIYASLAYARAK BELGELEBİLMEK İÇİN CENNET ANADOLUYU ADIM ADIM GEZİP, ŞAPHANE HALK KAHRAMANI İSLAMOĞLU'NA YAPILAN AYIBI BELGELEMEKTEYİM. DİĞER BENZERİ MAHALLİ KAHRAMNALARIN HEYKELLERİNİ ÇEKİYOR, BELGELENDİRİYOR VE BU HATAMIZI, AYIBIMIZI GÖZLER ÖNÜNE SERİYORUM. SİZLER SAHİP ÇIKMAYINCA, BAKIN BAKALIM BİZİM MAHALLİ KAHRAMAIMIZ İSLAMOĞLU'NA KAÇ KÖY, KASABA, İLLER SAHP ÇIKIYOR. SEN SAHİP ÇIKMAZSAN, MUTLAKA SAHİP ÇIKAN OLACAKTIR. DAHA DETAYLI BİLGİLERİ HAZIRLAMAKTA OLDUĞUM " ŞAPHANE HALK KAHRAMNI İ S L A M O Ğ L U " KİTABINDA BULACAKSINIZ.
Elinde sazı bu kişi de kim?
ŞAPHANE’DEN YENİ PROJELER BEKLENİYOR
Hemşerimiz Prof. Dr. Ahmet Karaaslan, ilk duyumlarımıza göre, en yüksek oyu almıştır. Temennimiz, Dumlupınar Üniversitesi rektörü atanmasıdır ve daha şimdiden kendisini tebrik eder, yeni görevinde başarılar dilerim.
Bir Şaphane büyüğü, Şaphane için turizm ağırlıklı projeler hazırla, ben onu yetkililere ulaştıracağım demesi üzerine nacizhane proje hazırlamaya başlıyorum.
BÖLGESEL HUZUR EVİ:
Dağlar sadece maden vermez. Verdikleri tabiat harikaları, doğal ortam da bitmez, tükenmez hazinedir. Paraya da çevrilir. Oteller, huzur evleri bunların başında gelir. Bizim en yakın yapabileceğimiz 5 yıldızlı BÖLGE huzur evi olmalıdır. Bunun bir örneği Narlıdere’de vardır ve İhsan Arıkan hocanın orada kaldığını hemşehrilerimizden öğreniyorum.
Bizim buralardan gurbette bulunmuş çok hemşehrimiz vardır. Haftaya ele alacağımız İsviçre, işte bu tabiat güzelliğini çok iyi değerlendirmiş, ağır sanayi, çevreyi kirleten fabrikalardan feragat etmiştir. Küçük bir ülke, dünyanın turizm, kültür ve paranın merkezi olmuştur. Şu meşhur DAVOS aynen Şaphane gibi, ilçe bile değil, kasabadır. Bizim İsviçre göllerini geride bırakacak, bakir, tabiat harikası göletlerimiz vardır. Biri Gaipler, diğeri Kızılkoltuk. Hiç kimsenin bu güzellikleri pazarlamak aklına gelmez.( bak www.saphane.biz ) Bölge Huzur evi, Gaipler süper manzaralı göl kenarında, 1000 yataklı olmak üzere modern huzur evi olacaktır. Hatta burası her gelir grubuna hitap edecek şekilde de, yıldız basamaklı olabilir. Döner sermaeyli olacak ve devlete yük olmayacak, para kazanacaktır.
Göl kenarı değil de orman havası içinde olacaksa, o zaman da yaylalarımızdan biri seçilmelidir.
Artık istihdam, otomasyona geçen fabrikalarda değil, böyle sosyal tesislerde olacaktır.
SAKLI KENT ORTAYA ÇIKARILMALIDIR.
Ayrıca Şaphane dağında bulunan SAKLI KENT’in ortaya çıkarılmasıyla, sadece Şaphane’nin kaderi değil, çevre ilçelerin de kaderi değişecektir. Ayrıca dağımızın zirvesinde HABERCİ KALESİ de vardır. Bu konuları çok geniş ele alacağız. Görüşlerinizi bekliyorum.
Ahmet Karaefe, birkaç kişi için, asitle beraber Şaphane ve çevresinin ekmeğiyle nasıl oynandığını ısrarla anlatmıştır. Haftaya burada okuyun.
KÜLTÜR MİRASIMIZ “CEMİLEM TÜRKÜSÜ “ NÜN ÖYKÜSÜNE DEVAM EDELİM.
(Özet: Cemile Aktaş Şaphanelidir ve Şaphane Dağı yörüklerindendir. Düğününde bir genç vurulur. Gelin gittiği aile, uğursuz diyerek kabul etmezler. 10 yıl sürecek boşanma davası başladığı sırada, Cemile’yi Ümmet Yıldırım Şaphane Dağının, meşeli olan tarafına kaçırır. Jandarma failleri yakalar. Kaçırmak ve alıkoymaktan olay ağır ceza mahkemesine gelir…)
CEMİLE HANIM TÜRK KADIN GURURUNU KORUMUŞTUR.
Artık Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi’nde yıllarca sürecek ceza davası başlar. Bu arada Ümmet Yıldırım’ın ağır bir ceza alacağı ortadadır. Şaphane’nin ve Gediz’in tüm ileri gelenleri Cemile Hanıma seferber olurlar. Evlenip, şikâyetinden vaz geçmesini rica eder, yalvarır yakarırlar. Cemile Hanım, tüm bu risklere, ısrar ve yer yer tehdit de olmasına rağmen, KADIN GURUNU KORUR ve şikâyetinden vaz geçmez, evlenmeyi de reddeder. Türküde bu bakımdan durmadan nikâhtan, çok önemli olan nikâhın kıyılmasından söz edilir. Nikâh kıyılsa olay çözülecektir. Ama olmaz.
Bunun üzerine Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi Ümmet Yıldırım’ı 15 yıl 2 aya mahkûm eder. Hapishane’de bu olayı her gün anlata anlata diğer mahkûmlar olayı artık ezberlemişlerdir. Hapishane arkadaşı Çeltikçili Kadir Aksoy, öyküyü kaleme almış, yazıya dökmüştür. Bu kadar olaylarla, acılarla dolu bu öykünün türkü olmasını istemektedir. Hapishaneden olayı müzik sanatçılarına durmadan göndermektedir. Nihayet müzik sanatçısı Necat Bayram’a da yazarlar. O sıralarda da Kütahya damadı Özay Gönlüm Ege Bölgesi’nden öyküler, mahalli türküler derlemektedir. Öykü Özay Gönlüm’e ulaşmış ve Özay Gönlüm’de öyküye uygun bir türkü hazırlamıştır. “ Cemilem” türküsünü ilk defa Ümmet Yıldırım ve arkadaşlarına hapishanede dinletilir. Kısmen de olsa, Şaphane izleri silinmiştir. Olay Özay Gönlüm’ün sazının tellerine aktarılmış ve ona ruh verilmiştir. Olayın kahramanı Ümmet Ağa, olayı yerine ulaştırmışmış ve türkü halini almasını sağlamıştır. Artık Cemilem Türküsü piyasadadır ve dünyaya yayılır.
O Şaphane Dağı türküsü olur. Haliyle Kütahya Damadı Özay Gönlüm Denizlili olması dolayısıyla, sanki türkü de Denizli’nin sanılmaktadır. Gerçekte ise, olay ve yeri Şaphane’dir. Türkü Şaphane ve Denizli’nin ortak bir kültür mirasıdır.
Olayın Kahramanı Cemile AKTAŞ ve eşi Ethem AKTAŞ’ı Uşak’daki evlerinde ziyaret ettiğimiz de kendisiyle konuştum, Cemile Hanım:
“ O Gökcukur Yaylası’nda acı tatlı günlerimiz oldu. Gökcukur Yaylası o zaman bizimdi ve tapusu halen bizim üzerimizdedir. Şaphane’de haliyle çok tanıdıklarımız vardır. Sizin yazdığınız olaylar başımızdan geçti. Ben Türk kadının gururunu, davamdan tüm ısrarlara rağmen asla vaz geçmeyerek korudum. Evlatlarıma ve Türk kadına şanlı bir geçmiş bırakıyorum. “ Yılın annesi seçilmesi teklif olunur. Devam edecek.
Benim MERT ve MERHAMETLİ bölge halkım, “ www. saphane. biz “ sayfamızda buluşmak üzere, hoşça kalın, sağlıcakla kalın.
________________________
ŞAPHANE TARİHİNDE İLKTİR
ŞAPHANE TARİHİ SAATİ GELİYOR
Binlerce yıl öncesinden mabet, 800 yıllık Selçuklu eseri, Şaphane Ulu Camisi’nden, yine 7 asırlık tarihi saatimiz Vakıflar İdaresi tarafından alınmıştı. Tarihi saatin alındığı gün, vatandaşlar bana koşarak geldi ” Yetiş, tarihi saatimiz alındı “ diye heyecanla anlatmışlardı. O günden itibaren bu tarihi saatin iadesi için Şaphane Kültür, Turizm ve Çevre Derneği ve başkanı Osman Kara ile beraber amansız bir mücadele veriyoruz. Kendi menfaati dışında, vatan, millet, Sakarya için dava açan ve yürüten Şaphane tarihinde hiç daha olmamıştır. Şaphane tarihi saatin İADESİ İÇİN tarihimizde ilk defa, kişiler, yani bizler masraflarını cebinden karşılayıp 4 yıldan beri hukuki mücadele yürütülmektedir. Bu konu da o kadar çok olaylar, geçirdiği maceralar vardır ki, olay bitince dosya halinde yayınlayacağım. Şimdilik akılları karıştırıp, pişirdiğimiz aşa soğul su dökmeyelim.
Bu arada Vakıflar İdaresi, derneğimizin ve halkımızın bu tarihi saatle bütünleştiğini belirterek, camide gerekli tedbirlerin alınması halinde, İADE edeceğini belirtmişti. Şartlar da yerine geldi.
Bu sefer de vatandaşlar, yine koşarak bana geldi. “ Ya sen bu saatin iadesinin başı, fikir babası olarak, neden haberin yok. Saat Kütahya’ya kadar gelmiş, alınmayı bekliyor! “ demezler mi. Hemen telefona sarılarak, Sayın Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Aydın SEÇKİN ve hemşehrimiz, Kütahyalı Ali HÜRATA Beyle görüştüm ve kendilerine heyetimize gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ettim. Daha önce bir noktaya kadar getirdiğimiz, yazışma ve taahhütlerin tekrar edilmesi durumunda, saatin gerçekten iade edileceğini belirttiler. Çok sevindim. Daha sonra Kaymakam hanım da, daha önce de hazırlamış olduğumuz yazıları, bir kere daha hazırlamış ve göndermiştir.
Bizler, sadece eleştiri makinesi değiliz. İyi ve hayırlı işleri de görürüz. Sayın Belediye Başkanımız Ramazan YEŞİLDENİZ, Akparti İlçe Başkanımız Murat ÇAKIR ve İl Genel Meclis Üyemiz İsmail SAĞLAM son Ankara seyahatlerinde Vakıflar Genel Müdürlüğünü ziyaret edip, tarihi saatimizi dile getirmelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bazıları “ Artık bırak bu saati, başka işin yok mu? Derlerdi. Nerden nereye gelmişiz.
Biz Osman Kara ile, bu saat mücadelesine başlarken, bu mücadelenin sonunda tarihi saatimiz mutlaka İADE edileceğinden emindik.. Ancak bizi hatırlayan bile olmayacak, en gerilerde kalacağız. Bizim saatin iadesinden başka bir ikbal, hatta alkış dahi beklemediğimize göre, bizim için ne fark edecek ki.
ASİT TOPLANTISI BU CUMA GÜNÜ
Kaymakam hanımla ASİT konusuna da değindik. Kendileri, büyük bir ihtimalle bu CUMA günü, sinema salonunda bir bilgilendirme toplantısı yapılacağını belirti. Bu toplantı asla, gelin siz şu asit işini kabul edin, EVET DEYİN, yani İKNA toplantısı olmayacağını özellikle belirti. Hemşehrimiz Prof. Dr. Teyfik GEDİKBEY de katılacakmış. Kaymakamlığın bilgisine göre de henüz bir ÇET raporu alınmış değildir. Nedir bu ağzımızdan düşmeyen ÇET raporu. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) : Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevre üzerindeki önemli etkilerinin belirlendiği bir süreçtir.
· Amacı;Planlanan bir faaliyetin yol açabileceği olumsuz çevresel etkilerin önceden tespit edilip,gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır.
· ÇED için başvuru mercii Çevre ve Orman Bakanlığı’dır.
Burası için, kaymakam hanımın belirttiği gibi, halk karşı çıktığı müddetçe, ÇET raporu söz konusu bile olamayacaktır. Halka karşı hiçbir şey yapılamaz.
Yorumlarımı dikkatli takip ederseniz, tüm bilirkişilerin ZARASIZDIR, yapılsın demeleri üzerine yazıyor ve ona rağmen tehlikenin boyutlarını anlatmaya çalıştım.( Bak eski yorumlara ) Vedat Beyin çevresi tarafından yanıltıldığını da sanıyorum. Şu haliyle bile, Lisenin, uydu kentlerin ortasında bırakılmış fabrikanın devamı mümkün değildir. Havadakini ararken, tavadaki de gidecektir. Yol yakınken, bu sevdadan vaz geçilmesi, herkes için akıl karı olacaktır. Nihayet Vedat Bey de, bu asit işinden vaz geçtiği söylentileri dolaşmaktadır. Herkes için, yol yakınken en iyisi bu olacaktır. Şu kadar kişi çalışacak, yoksa çıkarılacak, çıkarıldı tehditleri de uzun vadeli değildir. Vedet Bey de baki değildir ve burada enin de sonunda, otomasyon sonucu, bir elin parmaklarını geçmeyecek kişi çalışacak, o nitelikte de Şaphaneli olmayacaktır.
Daha önce yurt dışında yazıyordum. 12 senden beri de Şaphane için yazıyorum. Gediz’e doğal gaz ulaşınca, her yorumda, kulağımızın dibine gelmiş gazı, neden Şaphane’ye ulaştırmak için bir teşebbüsümüz yok diye hep sorardım. Hatta Gedizli dostlara, gazı Şaphane’ye doğru biraz patlatıverin de, Şaphane kokusunu bari duysun, derdim. Hiçbir zaman suya yazı yazmadığıma da inanırım. Nihayet Belediye Meclisi üyesi Ramazan Çakır’ın bu konuyu ciddi ele aldığını memnuniyetle ahaliden duyuyorum. Artık biz de bu konunun arkasında olmalıyız. Hadi hayırlısı, doğalgazımız geliyor.
BİR CAN GİTTİ
Diğer komşu ilçelerimiz, hep Şaphane’yi değil, biraz da bizim sorunlarımızı da gör derler. Eynal’ın yukarıdaki küçük hamamında, içeride bunanılca, boş bir kısım, dinlenecek yer yoktur. Dışarıya da hamam kıyafetiyle çıkmak mümkün değildir. Önüme gelene hep bunu anlattırdım.. Ama bu Çarşamba ben de ordaydım. Bir vatandaş, bunalıyor ve sauna kısmında baygınlık geçiriyor, düşüyor başını çarpıyor.
Koma halinde, gözümün önünde hastaneye yetiştiriliyor. Sonradan kurtulamadığını öğrenince çok üzüldüm. Sayın Eynal müdürüm çok saygı değer, yapıcı birisi. Kendileri, ilgililer bir baksın, biraz bunalan birisinin, hamam kısmı dışında oturacak bir sandalye yeri bile yoktur. Çok zaman bunalan vatandaşlar, çaresiz WC önünde, yerlere otururken görüyorum. Büyük hamamda iyi kötü böyle bir imkan var. Ama burada hiç yok. Vilayet adayı bir şehre yakışmıyor. İlgililerin duruma fark edince, bu eksikliği acilen gidereceklerine inanıyorum. Yoksa daha çok canlar yanar.
Benim MERT ve MERHAMETLİ bölge halkım, “ www. saphane. biz “ sayfamızda buluşmak üzere, hoşça kalın, sağlıcakla kalın.
---------------------------------------------------------------------------------------------
ACİL HABER
Şaphane Cumartesi günü ASİT toplantısına hazırlanıyordu. Şaphane Kültür, Turizm ve Çevre DerneğiBaşkanı Osman KARA ve diğer şahıslardan edinilen bilgiye göre, Sayın Vedat Bey arayarak, ŞAPHANE’de ASİT FABRİKASI YAPMAKTAN VAZ GEÇTİĞİNİ belirtmiştir. Bu durumda bu CUMARTESİ ASİT TOPLANTISINA ŞİMDİLİK GEREK GÖRÜLMEMİŞTİR. Ancak sivil kuruluşlar yine de bu söze ihtiyatla yaklaşmaktadırlar. Sayfamızı takip etmeye devam ediniz.
-----------------------------------------------
GEDİZ, SİMAV, EMET VE HİSARCIK NERDESİNİZ?
Şaphane Basını olarak, yeni Sayın valimiz Kenan Çiftçi’ye görevinde başarılar dileriz.
Google “ Şaphane Asit “ arattığınızda, halen bölgemizin en büyük sorunun Şaphane’de yapılmak istenen asit fabrikası sorunu olduğunu görürsünüz. Şahıslar, sivil kuruluşlar ve CHP İlçe Başkanı Nail Caner basına verdiği özel demecinde, mevcut ve yapılacak olan asit fabrikasını lisenin tabii bahçesi içinde kaldığını belirtmişlerdir. Gerçekten, Sayın Yeni Valimizin affına sığınarak, lisenin en yukarıdaki bir sınıfın penceresinden bir baksınlar. Fabrikayı lise bahçenin içinde gibi olduğunu göreceklerdir. Arada sadece ince uzun bir yol var. Hepsi bu. Dahası burası yerleşim yeri içinde kalmıştır. Biz, Şaphanenin tüm tv kanallarında 1. Negatif haber olmasını istemeyiz. TV gelmeden ilgililer, Sayın valimiz gelsinler ve doğru bilgiyi halkla toplantı yaparak alsınlar. Şimdi asit fabrikasında ısrarcı olan, mahalli idare, işletmeyi, yerleşim yeri merkezinde, lise tabii bahçesinde bırakarak, zaten ipini çekmiştir.
Uçak düşmek üzeredir, çağrış bağrışa, uyumakta olan Temel uyanır. Etrafına bakar, şaşırır kalır. Dayanamaz, ayağa kalkar, ecel terleri döken insanlara bağırır; “ Allah size akıl, fikir versin ya, uçak düşecekmiş düşsün, size ne ya? Babanızın malı mı? “
Bu hikâye, sessiz, sedasız, sadece Şaphane’nin sorunu sanan çevre ilçelerimizin durumuyla da aynıdır. Köylü, kentli, kara cahil, ak cahil, herkesin cebinde, asitle ilgili raporlar var. Hepsi uzman olmuş. Asidin menzilinin en az 100 km. olduğunu söylüyorlar. Bu menzil içindeki Sayın Çevre İlçe, köy kasaba, komşular, bu uçakta siz de varsınız. 23 Ocak Cumartesi günü toplantıya gelin Şaphane’nin yanında olun.
Şöyle bir halkı, esnafı ziyaret edeyim dedim. Berber Kasım Usta, “ Ya kayırmaya gerek yok. Bu cennet yeşilin içinde hiç Şaphanelier Asit fabrikası kurdururlar mı? Olacak şey değil “ diye söze başladı. Ben de “ Öyle Şaphaneliler var mıdır ? Varsa neden tanışmak şerefine nail olmadık? “diye sordum. Usta “ Ben esnafım, tarafsız olmalıyım ve karışmamalıyım. “ demesi üzerine “ Bak usta, temin bahsettiğin “ Şaphaneliler yaptırmaz “ dediğin Şaphaneli sensin, benim şu arkadaşlar. Senin sandığın Gökteki, sanal Şaphaneli yok! Sonra bu siyasi bir parti değil ki, taraf olasın? Sen insan ve tabiatın sağlığına, geleceğine herkes gibi tarafsın! “ Ustam akıllı adam Çabuk anladı. Çekingenliğini attı. “ Yaz kardeşim. İşte o Şaphaneli benim” Orada oturan, 80 aşan yaşıyla, kıyıda yaşayan, dünyayla ilgisi yok gibi görünen İsmail Gönültaş, tam bir akademiker davranış ve bilgisiyle, işin damarına değindi. “ Bu zararlı asit fabrikasının buraya geliyor olmasının temel nedeni ve bu cesaret, halkın uysal, ilgisiz, aralarında dayanışma olamayacağından kaynaklanıyor. “ Doğru söze daha ne denebilir ki.
Bilindiği gibi Şaphane’de olan her hayırlı işin arkasında ben olduğuma hep inanılır ve olay artık markalaşmış olan “ Tahsinleştirilir. “
Bu sefer ben de normal vatandaş gibi haberim oldu. 23.01.2010 Cumartesi günü saat 14.00, sinemada, sinema halka tahsis edilmezse, meydanda halk toplanacakmış. Hatta kimya uzamanı hocalar, çevreciler bulunmuş. Halk bilgilendirilecekmiş. Ben buna karşı çıktım. Çevre ilçeler dahil, tüm konuştuğum ahali içinde, “ Asit faydalıdır. Zararı yoktur. Yapılsın. “ diyen daha hiç çıkmadı. Herkes bu bu konuda çok mahir, kala kala biz cahil kalmışız. Siz kimi ikna edeceksiniz ? İşin özü olan imza toplayın, başka ihsan istemez. Toplantı olursa, toplantı kültürümüz de gelişsin. Söz istenerek konuşulsun. Yoksa arı kovanına döner.
Asit fabrikasının Hint teknolojisi ile yapılacağı söylentileri üzerine, Hintli dostları internet üzerinden eriştim. Üzüldüler. Bakın neler derler.
“ Biliyorsunuz biz en zehirli yılanlarla çok yakınız. En zehirli yılanı şişeye koyalım, ağzını kapatalım ve padişah mühürüyle mühürleyelim. Artık kim diye bilir ki, bu yılanın dışarıya çevreye zararı vardır diye. Bunu herkes “ ZARARSIZDIR “ raporu verme yarışına gireceklerdir. Gerçekten de zararsızdır. Ama kimse, bu şişeyi evine sokmaz, arabasına koymaz, hele koynuna almaz. Neden? Ya deprem olur, afet olur, şeytan kapağını açarsa ne olur diye “ Konu anlaşıldı hocam. Atalarımız ne demiş; “ Ne şeytanı gör, ne de selavat getir.! Çevrecilerin, tüm halkın karşı çıkmasındaki yatan sorun buradadır. Kağıt üstünde muhakkak ki, sistem mükemmeldir, zararsızdır. İnsan hatası, teknik hata, sık sık kesilen elektrik, tabii felaketler göz önüne alındığında, sorunun cevabı açıktır. Şu aside taraf olan yoktur; sadece menfaate taraf olan birkaç kişi hariç. Onlar da, asit dolu hokkanın yanında duramaz, hele odalarına hiç alamazlar.
TÜRK TUV
Asil adı Technischer Überwachungs-Verein. Yani Teknik Gözetim Derneği. Almanlaştık. Ama işi aynı zamanda türkleştirmişiz de haberimiz yok. Yılda bir kere, gezici TÜV teşkilatı olmayan ilçelere geliyormuş. Ne zaman geleceği de meçhulmüş. Birileri rüyasında görmüş olmalı ki gezici TUV aniden Cuma günü Şaphane’ye geldi. Ancak geldikten sonra, ben geldim diye haber verdi. Alman olsa nasıl olurdu. En azından Şaphane’nin 1 ay öncesinden, daha doğrusu 1yıl önceden takvime işlenmiş olurdu. Halk da ona göre işini gücünü, ayarlar, hazırlanır. Yılda bir gelen TUV Türkü beklerdi. Yılda bir „ Ansızın çıkar gelirim. „ diyor. Bir daha, 2012, meçhul bir günde ansızın gelecek artık, not edin. Herhalde mühim olan şöyle bir görünüvermek, dost ziyareti olmalı.
Ben de apar topar gittim. Ya senin sızdırmazlık raporun yok, olmaz dediler. Şu horoz döğüşü hala bitmemiş. Ya bu işi Mühendisler Odası yapsın. Ya da TÜV. Kavgadan halen vatandaş zarar görüyor. Hele bu Avrupalı TUV’de kredi kartı da geçmiyor demeyin artık. Yoksa çağ mı geriletmek istiyorsunuz deriz.
Daha önceden haber verilmediği için bir hazırlığa da imkân yok. Hâlbuki ne güzel yatırım yapılmış. Sonra TUV olmayan kaç ilçe var ki! Elemanlar çok iyi kişiler. Kim yetkili ise, bir rüya daha görsün de yılda bir değil de, gezici TUV’ü her ay belirli bir günde bekliyoruz.
Yine yarım asır önce, içinde Cumhurbaşkanıyla beraber ortada kalan Türk Malı Devrim arabasına ne denmişti? “Batı teknolojisi getirilip, Türk zihniyetiyle yapılan iş bu kadar olur. “ İçlerine girmeye çalıştığımız batılılar ne der. “ Türk detayda kaybeder.” İşte işin özü bu, tüm korkular buradan kaynaklanıyor.
Sayın sessiz ve seyirci toplum!
23 Ocak bu Cumartesi, asit toplantısı yapılacağı söyleniyor. Buraya katılalım. Burasının şo alanı olmadığını ve toplantı kültürümüzün de olduğunu gösterelim. Söz almadan konuşmaya müsaade etmeyelim
----------------------------------------
BAŞKAN RAMAZAN YEŞİLDENİZ’İ MUMLA ARAYACAKSINIZ
Başlığa çok kişi şaşacaktır. Gerçekler acıdır. Esasında bu hafta konumuz buydu ve dersime de iyi çalışmıştım. Asit fabrikası, halen kamu oyunu meşgul ettiği için, bu hafta tekrar ona dönüyoruz.
Şaphane’nin ( Bundan böyle ismi, işler düzelene kadar Sahipsiz’dir )teorisyeni, düşünürü hiç olmamıştır. Asit toplantısının tek bir neticesi vardır. Sayın Güngören, tekrar, tekrar “ Eğer Şaphane halkı istemezse, ben de bu fabrikayı buraya kurmam, ben sizden daha çok çevreciyim. Yeter ki siz ne istediğinize resmen karar verin! “ demektedir.” Aklın yolu birdir. O halde bütün olay, yapılacak tek iş, halkın bu asit fabrikasını burada isteyip, istemediğinin tespitinden ibarettir. Toplantıda, kendini sorumlu hissedenler, varsa sivil kuruluşlar, bir acil imza kampanyası açarak, imzalarla birlikte, Sayın Vedat Güngöre’nin önüne koyabilmelidir. Sayın Vedat Güngören Bey de sözünde duracak ve olay bitecektir. Kaldı ki, bu imzalar resmi makamlar tarafından da dikkate alınacaktır.